Ana sayfa Sağlıklı Yaşam Clean Eating Ketejonik Beslenmenin Püf Noktaları

Ketejonik Beslenmenin Püf Noktaları

509
0

Yaşamı devam ettirebilmek için gereken temel ihtiyaçlardan biri beslenme. Yaşamın sağlıklı şekilde devam ettirilebilmesi için ise sağlıklı şekilde oluşturulan beslenme düzeni bizler için büyük önem taşıyor. Tüm bunlar ve beslenme konusunda yapılan çeşitli araştırmalar ise ortaya farklı beslenme çeşitlerinin çıkmasına yol açıyor. İşte onlardan biri de son dönemde popülerleşen beslenme çeşitlerinden biri olan ketojenik beslenme.

Ketojenik beslenmenin ortaya çıkış hikayesi de bazı hastalıkların tedavisinde destek sağlama amacının güdülmesi. Hastalıkların ilaçlar yanında kökten değiştirilen bir beslenme düzeniyle daha kısa zamanda iyileştirilebileceği bir gerçek. Ketojenik beslenme de bazı metabolizma ve sinir hastalıkları, epilepsi, otizm, parkinson, alzheimer gibi hastalıkların tedavi sürecini destekler niteliğe sahip. Bu tür hastalıklarda etkili olduğuna dair birçok çalışma bulunsa da zayıflamaya yardımcı olup olmaması hala tartışma konusu. Aynı zamanda zayıflama için kullanılmasının sağlığa ne denli etki ettiği üzerinde halen birçok çalışma yapılmakta. Ancak gittikçe popülerleşen bu beslenme modeli toplum tarafından hastalıklardan ziyade zayıflama amaçlı denenir hale geldi. 

Diyet planı oluşturulurken yapılan yüzde hesapları, besin öğesi değişimleri ketojenik diyette çok farklılık göstermekte. Normalin aksine ketojenik diyet karbonhidrat içeriği düşük, yağ içeriği oldukça yüksek, protein içeriği ise orta derecede olacak şekilde hesaplanmaktadır.

Ketojenik Beslenmenin Planlanması

 Ketojenik beslenmede besin içerikleri planlanırken besin ögelerinin miktarlarının birbirlerine göre oranları hesaplanır. Bunların hesaplanmasında 5/1, 4/1, 3/1 gibi oranlardan yararlanılır. Bu oranlar ise beslenmede yer alan yağ miktarının karbonhidrat ve protein miktarı toplamına göre ayarlanır. Oranların ne olması gerektiği ise doktor ve diyetisyen tarafından belirlenir. Bu aşamada kişiden istenen kan tahlilleri sonucu, idrar ve kanda bulunan keton cisimciklerinin sayısı göz önünde bulundurulmaktadır.

Ketojenik Beslenmenin İçeriği

Beslenmenin içeriği yağ, protein ve karbonhidrat oranlarına göre değişkenlik göstermektedir. Ketojenik beslenmede yer alan protein hakkı için yumurta, et ve balık en iyi seçeneklerdendir. Karbonhidrat içeriğinin düşük olması sebebiyle ekmek, tahıllar ve unlu ürünler yer almamaktadır. Bunlar yerine karbonhidrat hakkı az miktardaki meyve ve sebzelerden, süt ürünlerinden zaten karşılanmış olmaktadır. Yağ hakkı ise yağlı tohumlar, zeytinyağı, tereyağı gibi besinlerden yana kullanılmaktadır.

Ana öğün alternatifleri arasında et veya balık yanında soslu salatalar; ara öğün için yulaf yoğurt gibi besinler tüketilebilmektedir. Öğünler ise genel olarak 3 ana öğün ve 1 ara öğün şeklinde planlanmaktadır.

Ketojenik Beslenmedeki Riskler

Ketojenik beslenmede içeriğine bağlı olarak uzun süreli uygulamalarda bazı riskler söz konusu olabilmektedir. Bu risklerden bazılarına gelecek olursak…

Ketojenik diyet yüksek miktarda yağ içeriğinden dolayı lif miktarı minimum düzeyde olan bir beslenme şeklidir. Bu durum ise kabızlık ve birtakım bağırsak sorunlarına yol açabilmektedir. Aynı zamanda yüksek miktarda yağ ile beslenme kan içinde bulunan serbest yağ asitlerinin miktarının artmasına bağlı olarak kolesterol ve kan lipitlerinde artışa yol açabilmektedir.

Açlık durumunun sık görüldüğü ketojenik beslenmede bireylerde metabolizma hızında yavaşlama görülebilmektedir. Dolayısıyla ketojenik diyet uygulayan bireylerde diyetin bırakılmasının ardından verilen kilolar geri alınabilmektedir.

Ketojenik beslenme karaciğer üzerinde yük oluşturabilmektedir. Dolayısıyla hem öncesinde karaciğer enzim değerleri kontrol edilmeli, hem de diyet uzun süreli devam ettirilmemelidir.

Beynimizin temel enerji kaynağı olan glikoz ketojenik beslenmede oldukça kısıtlıdır. Dolayısıyla bilinçsizce uygulanan bu beslenme modeli zaman içinde bilişsel fonksiyonlarda yavaşlamaya sebep olabilmektedir.

Yapılan bazı araştırmalar ketojenik beslenen bireylerde normal beslenen bireylere göre kalp ritim bozukluğu riskinin fazla olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Her beslenme modelinde olduğu gibi ketojenik beslenmede de uzman görüşünün alınması büyük önem taşımaktadır. Diyetisyen kontrolünde ve kişinin kan bulgularına, metabolik durumuna uygun şekilde en uygun beslenme modeli uygulanmalıdır. Doğru bir beslenmede önemli olan nokta sürdürülebilirliği sağlamaktır.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here