Sinema söz konusu olduğunda yemek yemek belki de gündelik yaşamdaki sıradan sayılabilecek bir eylemin nasıl sanata dönüştüğüne dair en iyi örneklerden biri olabilir. Her gün, defalarca, atıştırmalığından kalabalık davetlere kadar farklı farklı herkesin bir şekilde yaptığı bir eylem. Fakiri olsun zengini olsun herkes bir şekilde yemek yiyor. Dolayısıyla ünlü yönetmenler bu kadar sıradan ve gündelik hayattan bir eylem aracılığıyla çoğu zaman önemli şeyler söyleyebilmek için yemek sahnelerini seçerler.
Yemek sahneleri; eğlenceli, korkunç, mide bulandırıcı ya da çarpıcı olabilir. Bu yolla yönetmen söylemek istediğini doğrudan söylemek yerine gösterir ve hatta hissettirir. Biz de sizler için filmlerdeki önemli yemek sahnelerini derlemeye çalıştık.
Dikkat, spoiler içerebilir!
Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı – The Cook, the Thief, His Wife & Her Lover
(Peter Greenaway, 1989)
Listeye başlamak için en doğru seçimlerden biri olduğunu düşündüğümüz Peter Greenaway’in 1989 yapımı filmindeki yemek sahneleri bir yandan inanılmaz bir şekilde mide bulandırıcıyken bir yandan da son derece teatral. Filmin ismi filmle ilgili az çok bir ipucu veriyor zaten. Hellen Mirren’ın oynadığı Georgina karakteri bir suç baronunun karısıdır. Georgina kendi konforunu aşığıyla sağlar. Ancak sürpriz bir şekilde öldürülen aşığını, aşçıdan pişirmesini ister ve kocasına servis ettirir. Ve aşırı dramatik final sahnesinde de kocasına silah zoruyla aşığının etinden yedirir. Ve kocasını da vurur.
Çocukluk – Boyhood
(Richard Linklater, 2014)
Richard Linklater’in bu filmi aslında bu yemek sahnesinden daha çok 12 yılda çekilmesiyle meşhurdur. Altı Oscar adaylığı ve bir adet En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ı bulunan Boyhood’un bu sahnesi belki de filmin uzunluğu içinde ilk akla gelenlerden olmayacaktır. Ancak bu sıradan bir aile yemeği sahnesinin ne kadar gergin ve korkunç olabileceğini gösteriyor. Oyuncuların ve yönetmenin büyük başarısıyla genç pratogonistimizin aile yemeği alkolik üvey babasının ona gösterdiği şiddetle, neredeyse kafasına gelen bardakla son derece kötüye döner. Fiziksel bir şiddet yoktur, kimse yaralanmamıştır ancak filmdeki bu sahne sembolik şiddetin en büyük örneklerinden olmasıyla beraber yemekte toplanan ailenin kırılganlığını da gösterir.
Annie Hall
(Woody Allen, 1977)
Woody Allen’ın başyapıtlarından biri olarak gösterilen Annie Hall’daki kâbusları andıran Annie’nin Paskalya aile yemeği Allen’ın imzası olan unutulmaz sahnelerden biridir. Zaman zaman seyirciyle arasındaki 4. duvarı kıran bu filmde Alvy Singer kendini büyükannenin gözünde bir haham olarak hayal eder. Hatta bu filminde Allen’ın kendi ailesinin kaotik yemeklerinden söz ettiğini iddia eder bazı otoriteler. Öyle ya da böyle, bu sahne Allen’ın yarattığı irite edici karakteri seyircinin gözünde sempatik bile kılar.
Kadın Kokusu – Scent of a Woman
(Martin Brest, 1992)
Al Pacino’nun unutulmaz bir performans sergilediği bu filmde elbette ki en önemli sahne bu yemek sahnesi değildir. Ancak söz konusu bu sahne Emekli Yarbay Frank Slade’in geçmişi hakkında çok önemli bilgiler verir. Yarbay Slade görme engellidir ve başkalarının kendisine acımasına engel olabilmek için başkalarına son derece kışkırtıcı davranır. O’Donnel’in hayat verdiği Charlie Simms karakteri ise utangaç bir hazırlık öğrencisidir ve tek görevi Yarbay’a refakatçilik etmektir. Bu yemek sahnesinde, Simms’in önünde Yarbay Slade’in nasıl bu kadar sert bir adam haline geldiğini anlarız. Kuzeninin suçlamaları karşısında ne kadar kırılgan bir yapıya da sahip olduğunu yine Charlie’nin önünde yaşar Yarbay Slade. Dolayısıyla bu sahne bu film için oldukça kilit bir yere sahiptir.
Hababam Sınıfı Uyanıyor
(Ertem Eğilmez, 1976)
Rıfat Ilgaz’ın roman serisi, hepimizin çocukluğunda yer etmiş Özel Çamlıca Lisesi’nin 6 Edebiyat A, namıdiğer Hababam Sınıfı’nın her filminde Hafize Ana’yla özdeşleşmiş bir yemek sahnesi bulabiliriz. Ancak bu filmdeki bu yemek sahnesinin ayrı bir özelliği var. Aralarına yeni katılan, Mahmut Hoca’nın tanıdığı olan Çalışkan Ahmet’in lisedeki ilk günlerinde arkadaşları tarafından zorbalığa maruz kalır. Yatağının kırılmasından, onu dövmeye varan büyük bir “şaka” yelpazesinin içinde yer alır bu sahne. Özel Çamlıca Lisesi’nin pinti müdürü daha fazla insan çalıştırmamak için yemeğin öğrenciler tarafından dağıtılacağını söyler ve yemeği Güdük Necmi dağıtır. Yemek boyunca tuzun kapağını gevşek bırakıp yemeği aşırı tuzlu yemesine sebep olurlar, üzerine su dökerler ve en sonunda da yemeği adil dağıtmayıp tek bir patates bırakıp gülerek “Afiyet olsun Ahmet” derler. Daha sonraki sahnede ise Mahmut Hoca yemek saatinde herkese ceza verip Ahmet’e vermez ve bütün Hababam’ın izlemesini sağlar.
Şölen – Festen
(Thomas Vinterberg, 1998)
Listeyi tamamlamak için Thomas Vinterberg‘in filminden bahsetmemek olmazdı. Ana karakterinin ailesinin 60. yıl dönümünü kutlamak üzere bir ziyafet etrafında döner. Ve Cristian’ın herkesi doğruyu söylemeye zorlaması ve kendine yapılanları bir bir insanların gözünün içine bakarak anlatmasıyla devam eder. Bir şölenin, ziyafetin bir aile trajedisine dönüştüğü bu filmin konusu Vinterberg’in tesadüf eseri dinlediği bir radyo programına bağlanan kadının kendi ailesinin Noel yemeğini anlatmasına dayanır. Son derece gerçekçi ve gergin bir şekilde geçen bu film bir yemeğin nasıl dengeleri değiştirebileceğini, şölenden trajediye dönüştüğünü gösterir.