Beslenme ihtiyacı insanın yaradılışından itibaren en önemli gereksinimi olmuştur. İlk çağlardan bu yana insanlık beslenme alanında hızlıca gelişmiş, karnını doyurmak için farklı yollar denemiştir. Tarihin ilerlemesi, besine ulaşma yollarının değişmesi, yerleşik hayatla birlikte hayvancılığın ve avcılığın yanına tarımın eklenmesi beslenme kültürünü oldukça fazla etkilemiştir. İnsanlık besine kolayca ulaşabileceği ve tüketebileceği yolları bulmaya hızla devam etmiş, farklı coğrafyalar keşfettikçe kendi beslenme kültürünü oluşturmuştur. Zaman geçtikçe her medeniyetin, her topluluğun ve her inanışın kendine özgü bir beslenme kültürü oluşmuş.
Beslenme ve besin seçiminde yaşanılan coğrafya, iklim şartları, toplumun beslenme alışkanlıkları gibi etmenlerin etkili olduğu bilinmektedir. Bu etmenlerden şüphesiz en önemlilerinden biri dini inanışlar olmuştur. Toplumlar yüzyıllardır dini inanışlarına göre, yasaklı veya haram olan besinleri tüketmekten kaçınmışlar, tüketmenin günah olduğuna inanmışlardır. Konu özellikle et olduğunda bir çok inanış farklı sebeplerle yasaklar koymuştur. Hayvanın kesiliş amacından tüketim şekline kadar birçok sebeple et tüketiminde dikkat edilmesi gereken kurallar getirmişlerdir. Bu inanışların beslenme üzerine etkilerini beraber inceleyelim ve birkaç örnek verelim
İslam dinini ele alacak olursak, basitçe pis görülen yiyeceklerin yenmesi haram kılınmıştır. İslam kültüründe, mezheplere göre farklılık gösteren yasaklı yiyecekler olsa da bu yiyecekleri genel olarak 3 grupta toplayabiliriz. İlk olarak Allah adına kurban edilmemiş olan hayvanların etleri haram kılınmıştır. İslam dinine göre bir hayvan kesilirken, dinin kurallarına uygun bir biçimde kesilmesi gerekmektedir. İkinci olarak kendiliğinden ölmüş hayvanın etinin yenmesi haram kılınmıştır. Hastalık veya yaşlılık sebebiyle, doğal yollarla ölmüş hayvanı etinin yenmesi yasaklanmıştır. Üçüncü olarak da domuz etinin yenmesi haram kılınmıştır. Domuz hayvanının pis bir hayvan olduğu gerekçesiyle domuz eti tüketimini yasaklamıştır. İslam dini içerisinde mezhep ayrımları beslenme alışkanlıklarında da ufak değişikliklere yol açmıştır. Genel olarak deniz mahsullerinin yenmesinde bir sakınca olmasa da midye, kurbağa, yengeç gibi hayvanların yenmesini yasaklayan mezhep kuralları vardır. Yine kendiliğinden ölmüş balıkların da yenmesi uygun bulunmamaktadır. İslam dininde sarhoşluk veren içeceklerin tüketilmesi de açıkça yasak kılınmıştır. İslam dini her türlü alkolü haram kabul eder ve tüketilmesini yasaklar.
Yahudilikte de et yemek konusunda bazı kurallar vardır. Yine hayvanın tanrıya adanması ve usulüne göre kesilmesi gerekmektedir. Domuz eti haramdır. Pulsuz balıkların ve Tevrat’ta adı geçen 20 kuş türünün yenmesi haram kılınmıştır. Geviş getirmeyen ve çift tırnaklı olmayan hayvanların geneli yasaklı yiyeceklere girmektedir. Bir hayvanın etinin helal sayılması için bu iki özelliğinden bulunması gerekmektedir. Deve, tavşan, salyangoz, pelikan, baykuş, kaplumbağa gibi hayvanların etleri haramdır. Ölü hayvan etinin tüketilmesi ve kan içilmesi de haram kılınmıştır. Ayrıca Yahudiler et ve sütü birlikte yemezler çünkü bu haram olarak bilinmektedir.
Hint toplumunun neredeyse tamamını kapsayan inanış biçimi olan Hinduizm, yemek kültürünü oldukça fazla etkileyen yasaklara sahip. Hintliler mutfak kültürü olarak oldukça geniş bir yelpazeye ve kendilerine özgü tatlara sahip olsalar da inanışları gereği sığır eti tüketmekten kaçınırlar. Hinduizm’in şiddet karşıtı görüşü sebebiyle sığır etinin tüketilmesi yasaklanmıştır. Birçok Hindu vejetaryen beslenme kültürünü benimsemiştir. Bunu ahlaklı ve sağlıklı bir yaşan tarzı olarak görürler.
Hristiyanlıkta yiyeceklerin ruhu etkilemediği, ruhun ancak kötülükle kirleneceği inancı hâkim olduğu için hiçbir yiyeceğe yasak konulmamıştır. Budizm inancına göre ise yine sığır eti tüketilmesi yasak kılınmıştır. Çoğu Budist vejetaryen beslenmeyi yaşam tarzı edinmiştir. Protein kaynağı olarak bitkisel besinleri tercih eden Budist halkı sade yemek tarzını benimsemiştir. Hindu ve Budist toplumlar hayvana saygıdan ötürü vejetaryen beslenme kültürünü edinseler de birçok diğer toplumda da hayvansal ürünlerin tüketimi yüzyıllar boyu tartışma yaratmıştır. Sadece inanışlara göre değil coğrafyanın ve ülkenin alışkanlıkları da yeme içme kültürünü önemli derecede etkilemektedir. Örneğin at eti tüketmek ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Yahudi toplumlar at etini yasaklamışlardır. İzlanda ve Kanada gibi ülkelerde normal karşılanırken, bazı ülkelerde saygıdan ötürü at eti tüketilmesi hoş karşılanmaz.
Birçok kültüre göre köpek ve kedi eti yenmesi de tartışmalıdır. Çoğu toplum köpek ve kedi eti yenmesini yasaklasa da bu hayvanların etlerini tüketen toplumlar bulunmaktadır. Doğu Asya’da kedi eti yenilmesi normal karşılanırken, Kore’de ve Almanya’da bir zamanlar köpek eti tüketilmesinin yaygın olduğu bilinmektedir.