Ana sayfa Yemek Hikayeleri “AÇIL SUSAM AÇIL” : SUSAMIN TARİHİ

“AÇIL SUSAM AÇIL” : SUSAMIN TARİHİ

1744
0

“[…] Haramilerin reisi Ali Baba’nın saklandığı ağaçlığın yanındaki dev kayalığın önüne gelince haramilerini durdurdu. Kayalığa yaklaşıp ‘Açıl susam açıl!’ dedi ve kayalık Ali Baba’nın gözleri önünde büyük bir gürültüyle açıldı […]”

“Açıl susam açıl!” Bu sihirli sözcükler daha sonrasında Ali Baba’yı bir hazineye götürdü. Belki de buradan bakılınca “susam” kelimesinin hikâyede sihirli sözcük olarak kullanılmasına ve hazineye götüren yardımcı olarak kullanılmasına şaşırmamak gerek. Zira susam da tıpkı kapısını açtığı mağaradaki hazine kadar zengin. Kalsiyum açısından son derece zengin olan bu bitki aynı zamanda magnezyum, potasyum mineralleri ve B vitamini açısından da oldukça zengindir.

Susamın hazinesi elbette bunlarla sınırlı değil. Folik asit açısından oldukça zengin olan bu bitki lifli yapısıyla da hazinesinin değerine değer katıyor. 100 gramı yaklaşık 573 kcal’ye denk gelen susamın bazı bünyeler için alerjik olduğunu belirtmekte fayda görüyoruz.

İnsanoğlunun kullandığı en eski tohumlardan biri olarak bilinen susamla ilgili ilk kayıt MÖ 3000’lere kadar gidiyor. İnsanlığın 5000 yılın üzerinde bir süredir kullandığı susamın ilk kullanılmaya başladığı yer konusunda henüz bir mutabakat olmasa da kaynaklar Afrika ve Asya üzerine yoğunlaşıyor. Hatta Asur mitolojisine göre susamın tarihi daha bile gerilere gidiyor. Hatta bir efsaneye göre Tanrı yeryüzünü yaratmadan önceki gece susam tohumu şarabı damıtıyordu.

Uzak Doğu’da, susamın Çin’e kadar ne zaman uzandığı konusu kesin değil. Bazı kaynaklar Çinlilerin susam yağını fenerlerinde 5.000 yıl öncesinde kullanmaya başladığını söylerken diğer kaynaklar da susamın Çin’e ilk olarak yaklaşık 2.000 yıl önce girdiğini söylüyor. Her iki iddia da bulundukları yerden doğru olabilir. Susam; ilk olarak yağının kullanıldığı, daha sonraları besin değerlerinin zenginliğinin keşfedilip yiyecek olarak mutfaklara giren bir bitki olduğu düşünülüyor. Dolayısıyla susam yağının susamdan önce insanoğlunun yaşamına girmiş olması daha mantıklı duruyor. Her ne kadar Uzak Doğu’daki tarihi biraz karmaşık olsa da, susam günümüzde Uzak Doğu mutfağının olmazsa olmazı haline gelmiştir.

Latincesi sesamum indicum olan bitki, çan şeklinde beyaz, pembe ve sarı çiçekleriyle de bilinir. Susamın ünü elbette yeni değil. Mezapotamya’da 4.000 yılı aşkın süredir yetiştirilip toplanan susamın Tutankhamun’un mezarından çıktığına dair belgeler bulunmakta. Antik Mısır’da susam, un yapımında kullanılmış ve bugün hala tahin yapımında kullanılıyor. Görünüşe bakılırsa Eski Babil’in kadınları daha uzun süre genç ve güzel kalabilmek için helva yemenin iyi geldiğini düşünüyorlarmış.

Kesin belgelere dayandırılamasa da susamın aslen Hindistan kökenli olduğu da düşünülüyor. Birçok Hindu efsanesinde yer almış olmasından dolayı susamın kaynağının Hindistan olabileceği üzerinde duruluyor. Bu efsanelere göre, susam tohumu bir ölümsüzlük simgesi olarak görülüyordu.

Bizim de kahvaltılarımızın önemli aktörlerinden biri olan tahin & pekmezdeki tahinin ham maddesi ve tabii ki simitte olmazsa olmaz olan susamın, insanlık tarihindeki yerini içerdiği zengin hazinesiyle fazlasıyla hak ettiğini söylememiz yanlış olmaz. Geleneksel tedaviden aydınlatmaya, sindirim sisteminden dolaşım sistemine, içerdiği omega-6 yağ asitleri, antioksidanları sayesinde büyük bir zenginliği küçücük bir tohuma sığdırıyor Ve Ali Baba’nın da zenginliğe giden kapısını açan susam kendi zenginliğini tüm cömertliğiyle bize sunuyor.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here