Ana sayfa Okumadan Geçme ATASÖZÜ VE DEYİMLERDE YEMEKLER

ATASÖZÜ VE DEYİMLERDE YEMEKLER

2670
0

Bir dili öğrenmenin ve bir kültürü tanımanın en doğrudan yoludur atasözleri ve deyimler. O topraklarda daha önce yaşamış insanların tecrübe süzgecinden geçmiş yaşanmışlıkların yıllara ve nesillere aktarılmasıdır. Can boğazdan gelir’den de anlaşılacağı üzere yıllar yılı atalarımız yemeyi ve yemek üstüne söz söylemeyi çok sevmişler.

Biz de sizler için yemekle alakalı atasözleri ve deyimleri anlamlarıyla beraber derledik.

  • Soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir: Bir işin güçlüğünü ancak o işi yapan bilir.
  • Zengin helvasını baldan pişirir, züğürt derman için pekmez bulamaz: Zengin insanlar tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyorken fakir insanlar için önemli olan şey hayati ihtiyaçlarını karşılayabilmektir.
  • Yeme de yanında yat: Çok lezzetli veya çok hoş olan şeyler için söylenen bir söz.

  • Balın âlâsı oğlun tazesinden: “ne varsa küçük çocukta vardır”  anlamında kullanılır.
  • Et ne kadar arık olsa üstüne ekmek yaraşır: Bilgili ve görgülü kişi, iş başında ve zengin olmasa da bilgisiz ve görgüsüz kişilerin üstünde yer alır.
  • Meyve veren ağaç taşlanır: Bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırılır.
  • İştah dişin dibindedir: Bir şey yemeyi istemeyen kimse, yiyecekten bir parça tattığında iştahının açıldığını görür.

  • Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur: Verimin çok olması, kullanılan malzemenin bol olmasına bağlıdır.
  • Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver: Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanına yaptırılmalıdır.
  • Ekmeğini kana doğramak: Büyük bir sıkıntı ve üzüntüye katlanmak.
  • Ekmekten kaşık olur ama her yoğurdun hakkına değil: İyi nitelikli işler kullanılan araç elverişsiz de olsa kolaylıkla yürütülebilir ama her iş elverişsiz araçla yürütülemez.
  • Pekmez gibi malın olsun, Antakya’dan sinek gelir: İhtiyaç duyulan maddeye sahip olan kimseler nerede olurlarsa olsunlar mutlak surette aranıp bulunurlar. Güzel ve kaliteli malı olan kimseleri alıcılar arayıp bulurlar.
  • Sütten ağzı yanan yoğurdu (veya ayranı) üfleyerek yer (veya içer): Bir olaydan gerekli dersi alan, sonra uyanık davranır.
  • Süt dökmüş kediye dönmek: Suçunu bilerek bundan utanmak.

  • Peynir ekmek gibi: Çok revaçta, çok tutulan, beğenilen.
  • taşınca kepçeye paha olmaz: Sıkışık zamanlarda önemsiz şeylerin değeri çoktur.
  • tuz ile, tuz oran ile: Bir şeyin hoşa gitmesi onun birtakım nitelikler taşımasına ve bu niteliklerin de gerektiği oranda bulunmasına bağlıdır.
  • Aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur: “Güzel şey, iyi gereç kullanılarak meydana gelir, bundan da iş yapana övünme payı çıkar.
  • ını, eşini, işini bil : “Sağlık ve mutluluk içinde yaşamak isteyen kişi, yiyeceğine dikkat etmeli, arkadaşını iyi seçmeli ve bir iş sahibi olmalıdır”
  • Besle kargayı, oysun gözünü: Nankörlük edenler için söylenen bir söz
  • Midesi almamak (veya kaldırmamak veya kabul etmemek veya götürmemek) :
  1. Hastalık, tiksinme vb. sebeplerle bir şeyi yiyememek
  2. Çirkin bir şey karşısında huzursuz olmak, rahatı kaçmak
  • Doyum olmamak: Bir şeyden bıkılmamak

  • Keskin sirke küpüne zarar: Anlık kızgınlıklarla hareket edenler kötü sonuçlar elde edebilir.
  • Dut kurusu ile yar sevilmez: Büyük özverilerle gerçekleşebilecek bir şey hiç çalışmadan elde edilemez.
  • Kaymağı seven mandayı yanında taşır: Gülü seven dikenine katlanır ile aynı anlamdadır. Eğer bir şeye sahip olunmak isteniyorsa mutlaka çalışmak gerekir.
  • Aç gezmekten tok ölmek iyidir: Tokluğun ne kadar önemli olduğunu, şükür ve minnet duyulması gerektiğini anlatan bir cümle.
  • Ziftin pekini yemek: Sunulan bir yemeğin beğenilmemesi sonucu yemeği pişiren kişinin söylediği söz.
  • Zurnacının karşısında limon yemek: Bir kişiyi ya da şeyi uygunsuz bir davranışta bulunarak çalışamaz hale getirmek.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here