New York sokaklarında dolaşırken, onlarca Amerikalı’nın toplanarak iştahla ellerindeki sosisli sandviçleri yedikleri tabloya sıklıkla tanık olabilirsiniz. Hot dog yani Amerikan sosisli sandviçi Amerikan kimliği gibidir, sokaklarda yaşanan toplu bir gurur, sevgi ve birliktelik atmosferi içerir. Sadece Amerika’da değil dünyanın birçok yerinde sosisli sandviçler bu etkiyi yaratır. Ne sosisin içeriği ne kullanılan ek malzemelerin özelliğidir bu etkiyi sağlayan. Sandviçlerin kendisi bulunduğu yerde oradaki kültüre bir şekilde entegre oluyor. 19.yy’ın sonunda Amerikan kültürüne yerleşen sosisli sandviçler genel olarak “hot dog” olarak adlandırılır. Hot dog sandviçleri içindeki hazır sosisler Amerikan toplumunun önemli değişim zamanlarında popüler hale gelmiştir. Avrupa’dan gelen göçlerle kurulan geniş kent merkezleri ve gelişen teknoloji yeni bir ulusal kimlik oluşturmuş, “hot dog” da bu ulusun bir sembolü haline gelmiştir. “Hot dog” un Amerika için önemini belki de en iyi anlatan şey 1975’te çıkan bir araç firmasının reklam müziğidir. Şarkıda Amerika’nın vazgeçilmezleri vurgulanır: “Hot dog, beyzbol, elmalı pay ve Chevrolet”
Hot dog, paketlenmiş yiyeceklerin atalarındandır. Amerikan hot dog, Avrupalı göçmenlerin yeni dünyaya gelişi ile kıtaya taşınan el yapımı Alman sosislerine dayanıyor. Bugünlerde 2 tip hot dog mevcuttu: frankfurters ve wieners. Alman sosisleri haricinde diğer geleneksel sosisler de hot dog’un gelişiminde etkili oldu. Bunların içinde “hot links” adı verilen Anglo-Amerikan domuz sosisleri, New Orleans ve Quebec’de satılan Fransız sosisleri, Polonya sosisleri ve İtalyan versiyonları bulunuyordu. Hepsinde ortak olan şey sandviçin şekli olsa da yapılışı, tadı ve yapısı çeşitliydi. Hatta bazıları pişirilmeden servis ediliyordu. Günümüzdeki hot dog’u atalarından ayıran şey 19.yy’da geliştirilen teknoloji ile üretilen mükemmele yakın dokudaki sosisleridir. Ve tabi ki hot dog, kendi kültürel ve sosyal tarihine sahiptir.
Amerikan’nın farklı bölgelerinde yapılan hot dog’lar pişirme yöntemleri ile birbirinden ayrışır. Chicago sığır sosisleri sıcak suda yüzdürülerek ısıtılırken, New York sığır sosisi düz ızgarada pişirilir. Büyük Polonya tipi sosisten yapılan sandviçler “knockwurst” olarak adlandırılır ve ızgara ya da açık ateşte yapılır. New Jersey’deki bir tip sosis ise fazlaca kızartılır. Değişen pişirme yöntemleri bölgenin mutfak kültüründen gelmektedir.
Hot dog bir yemekten çok daha fazlası; o bir kültürel ikon. Çocukluk, aile hayatı ve mutlu toplumsal etkinliklerle ilişkili çoğunlukla. O Amerikalıların kendini tanımlama sembollerinden bir tanesi. Şairin de dediği gibi ‘A hot dog, is a hot dog, is a hot dog, and American.’
Hot dog’un temel malzemesi olan sosisin tarihi insanlık tarihinin karanlık dönemlerine kadar uzanmaktadır. Sosisler dünyanın birçok yerinde bugünkü modern formlarına dönüşmüştür ancak hot dog batı gelenekleri çerçevesinde oluşmuştur. Güneybatı Asya’nın yani Orta Doğu’nun erken dönem Batı uygarlıkları tarafından ilk olarak yapıldığı düşünülen sosis, Akdeniz bölgesinde de aynı dönemde tüketilmekteydi. Homeros’un Odessa’sında oldukça iyi bilinen bir pasaj kanlı sosisten bahseder. Homeros ve onun gibi şairlerin kahramanlık destanlarını yazdıkları zaman diliminde Yunanlılar İtalyan yarımadası ve Sicilya’ya sahiplerdi. Romalılar sonraki dönemlerde Batı Avrupa’yı işgal ettiklerinde Ren Nehri’nin batı kıyısındaki kaleleri aldılar ve Almanca konuşan halk ile de temasa geçtiler. Bu dönemde Sosis yapımının Alman kasaplarının eline geçtiği düşünülmektedir çünkü bazı Roma tekniklerinin yaşadığı görülmektedir.
Sosis tarih boyunca bir sokak yiyeceği olmuştur. Amerikan Sivil Savaşı (1861-1865) döneminde sosisler kasaplar tarafından elde hazırlanıyordu. Daha sonra ise endüstriyel tarzda üretime geçildi ve hızla daha çok tüketilmeye başlandı. Bu sosisli sandviçlere verilen “hot dog” isminin Türkçe karşılığı “sıcak köpek”tir, peki ama neden? Hot dog isminin verilişi hakkında biri mitolojik biri de sıradan olmak üzere iki hikaye mevcuttur.
Mitolojik olan hikaye Amerikan kültürünün tuhaf mizah anlayışına, sert sosyal realitelere ve pazarlama stratejilerine dayandırılmaktadır. Hikaye şöyle; 1901 yılının Nisan ayıdır ve dışarısı bir bahar ayına göre oldukça soğuktur. New York’da New York Giants’ın beyzbol maçı var ve izleyiciler kat kat giyindikleri halde battaniyeler altında titreyerek oturuyorlar. Taraftarlar ısınmak için başka bir yol bulmuşlardı; yemek yemek. Satıcılar her yerdeydi; yer fıstığı, sakız, puro, meşrubat ve dondurma maçların vazgeçilmez yiyecekleriydi. Sıcak günlerde dondurma ve soda satan Harry Stevens’ın aklına bir fikir geldi ve oğlu Frank’a çevredeki tüm kasapları dolaşıp alabildiği kadar Alman sosisi almasını söyledi. Hava soğuktu, taraftarlar sıcak şeyler istiyorlardı. Harry hızlı düşünmüştü. Oğluna sandviç ekmeği ve hardal da aldırdıktan sonra sosisleri küçük bir dükkanda pişirerek onlara “red hot” adını verdiği sandviçleri hazırladı. Doğal olarak, üşümüş kalabalık sandviçlerin başına toplandılar ve hızla tükettiler. Ve çılgın sosisli kalabalık dönemin New York Journal’s gazetesine yansıdı. Çizilen karikatürde ellerinde sosisler bulunan üşümüş ama ateşli taraftarlar çizilmişti. Karikatürist, karikatürü için farklı bir açıdan bakmayı önerdi. Sandviçlerin şekli dachshund cinsi köpeğe benzediği için yeni sokak yemeğini “hot dog” adı ile ölümsüzleştirilmesi fikri bu şekilde doğdu. Ancak bu hikayenin tamamı ile efsaneden ibarettir.
Diğer hikayeye gelirsek; ilk imal edilen sosislerden beri tüketicilerin içinde acaba hangi canlıdan yapıldı şüphesi taşımalarıyla ilgilidir. Bu şüphe listesinin üst sıralarında her zaman köpek eti yer alıyor, köpek etini kedi, fare ve insan takip ediyordu. Ancak köpek eti herkesin aklında daha olası görünüyordu. Sokak köpeklerini bulmak kolaydı ve sosis makinelerinde kullanılırsa bunu kim anlayabilirdi?
19.yy’ın başlarından itibaren bu endişeler gazetelerde yer almaya, sosislerin saflığı ile ilgili şakalar üretilmeye başlandı. Ölü sıçanlar, köpekler ve domuzlar şakaların başlıca konusuydu. Köpekten yapılan sosis esprileri sonunda komik bir geleneksel Alman şarkısı haline getirildi. ‘Oh Where, Oh Where Has My Little Dog Gone?’… Şakalar devam etti, diğer şarkılar da aynı şeyi söylüyordu; Alman kasapların köpekleri sosis üreten makinelere attıklarını. Bu şakadan yola çıkarak sosise benzeyen gövdeleri ile dikkat çeken küçük Alman köpeğini andıran sosisli sandviçe önce “köpek vagonu” adı verildi. Ardından “hot dog” denildi. Böylece hot dog doğdu.
Hot dog Amerikan mizahının ilginç bir ürünüdür. Bu bakımdan Amerikan ulusal kültürünün içinden çıkan ve tamamen onu yansıtan eşsiz bir yiyecek. Bugün ortalama bir Amerikalı yılda yaklaşık 60 hot dog yiyor. Hot dog, Amerikan kültürünün her köşesine yerleşmiş durumda, her anın içinde yer alabiliyor. Kendinizi bir Amerikalı gibi hissetmek istiyorsanız belki de Bruce Willis gibi sevdiğiniz kadına hot dog satılan bir yerde evlenme teklif eder ya da terfi aldığınızda kutlamanızı hot dog ve şampanya eşliğinde yaparsınız. İyi ki varsın Hot Dog!
günümüzde kopek eti degildir umarim 🙂