Amerikan kahvaltılarının klasik yiyeceği olan pankek, aslında ilkel bir gıda maddesi. Pankekin geçmişe yolculuğu taş devrine kadar uzanıyor. Ancak pankek kelimesinin yazılı olarak ilk kullanımı, 1430’ların başında bir yemek kitabında bulunuyor. İlk pankeki yapanlar ise muhtemelen topraklarımızdaki buğdayı ilk evcilleştirenler. Neolitik çağdaki bu insanlar kızıl küçük buğdayın tarımını yaptıktan sonra öğüterek un haline getirdiler. Unu, yumurta ve keçi sütü ile karıştırarak sıcak bir kayanın üzerinde pişirdiler. İlk pankek insanlığa bu şekilde armağan edildi.
Tava ve tencerenin icadından çok önceye rastlayan bu olay, ateş üzerindeki sıcak bir kayada incecik yuvarlak hamurların pişmesiyle sonuçlandı. Belki de insanlık tarihinin başlarında yaşanan bu gelişmeden ötürü pankek, birçok milletin ritüellerinde yer alıyor. Özellikle Shrove Tuesday, Candlemas ve Chanukah gibi ritüellerde pankek çok önemli bir yere sahiptir. Bu öncü pankek tarifinden sonra geniş yelpazede ekmek ve pankek yapımı yaygınlaştı ancak ikisinin de malzemeleri temelde aynıydı.
Pankek, yüzyıllardır pek çok kültürün yemek tarihinin en çok tercih edilen gıdası olagelmiştir. Pankek ile olan serüvenimiz 30.000 yıl önceye dayanıyor. Araştırmacılar, Alp Dağları’nda bulunan Buzadam Otzi’nin midesinde 5300 yıl önce yediği pankek kalıntılarına rastladılar. Pankek 5 bin yıl öncenin de favori kahvaltısı olabilir mi?
Antik Yunan ve Roma’da pankek ve benzeri tarifler sıkça yapılırdı. Antik Yunan’da “kreion” adı verilen bal ile ıslatılmış düz somun ekmeği dilimlerini ve yumuşak peynir keklerini pişirmek için ızgaralar kullanılırken; Roma’da modern pankeklere benzeyen tarifler hazırlanırdı. Bu dönemlerde kullanılan un, sıklıkla çavdar ve arpadan yapıldığı için sert ve hazırlaması zor oluyordu. Yine de pankek oldukça sevilen bir yemekti; hatta antik dönem şairlerinin şiirlerine bile konu olmuştu. Shakespeare’in ünlü oyunlarında bile ondan bahsediliyordu. Rönesans döneminde ise pankek; gülsuyu, şeri, çeşitli baharatlar ve elma ile tatlandırılarak tüketiliyordu.
Kuşkusuz pankekin başrolde olduğu en önemli ritüel; kökleri Roman Katolik Kilisesi’ne dayanan Pankek Günü! Diğer adı da Shrove Tuesday ya da Şişman Salı olan bu şölen günü Lent’ten önce kutlanıyor. Lent sırasında insanların yumurta, süt, tereyağı gibi hayvansal gıdaları tüketmeleri yasak olduğu için Lent’ten önce elde kalan ürünler pankek yapılmak üzere pişirilirdi. Bu gelenek bir yandan da Anglo-Sakson Hristiyanlarının günah çıkarma ve arınma zamanıydı. Kilisede vurulan çanlar insanları itirafa davet ediyordu. Bu çanlara ise “pankek bell” adı verilmişti. Gelenek çoğu yerde devam ettiriliyor. Shrove Tuesday ise her zaman Paskalya Pazarı’ndan 47 gün önceye denk düşer, bu nedenle günü her yıl değişse de tarih aralığı 3 şubat ile 9 mart arasına rastlamaktadır.
Yılın bu döneminde pankek için kullanılan malzemelerin hepsi hayat ile ilgili önemli sembollere karşılık gelir. Yumurta’nın tıpkı Paskalya’daki anlamıyla yaratılış; unun yaşam maddesi; tuzun sağlık ve sütün saflık anlamlarına geldiği düşünülür. Bu gelenek günümüze kadar gelmiş ve artık hepimiz pankeki, klasik Amerikan kahvaltısının vazgeçilmezi olarak biliyoruz. George Washington’ın kahvaltı menüsünün ayrılmaz parçası akçaağaç şurubu ile pankek yemekti. Pankekin her parçasını şuruba iyice batırırdı. O dönemden beri pankek- akçaağaç şurubu birlikte servis ediliyor.
Pankeke dönüp baktığımızda gördüğümüz şey; tarım tarihi kadar eski bir hikaye, ekmekten daha kolay bir tarif, fırınsız evlerde bile kolayca pişen doyurucu bir yemek ve pazar sabahlarının en güzel sürprizlerinden olmasıdır. Bir kalabalığı doyuracak en tatlı ve kolay yemek, pankek olsa gerek. Taş devrinden bu yana bizimle olduğun için teşekkürler pankek!