Cemal Süreya’nın şu ünlü dizeleri mutlaka bir yerde karşınıza çıkmıştır: “Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem. Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı.”
Üzerinde yaşadığımız coğrafyadaki zengin kahvaltı kültürü düşünüldüğünde, şaire katılmamak ne mümkün! Aslında sadece kahvaltının değil, yediğimiz her besinin mutluluğumuzla direkt olarak ilgisi olduğu, özellikle son yıllarda yapılan araştırmaların da sıklıkla üzerinde durduğu bir konu. Kimilerimiz için yemek yemek başlı başına bir mutluluk konusu olabilir ancak elbette burada bahsetmek istediğimiz bu değil. Bir düşünün; sadece yemek yiyerek daha mutlu, daha dingin, daha neşeli, daha sakin insanlar olabilsek güzel olmaz mıydı?
İnsan vücudunun ortalama %6’sı mineral, karbonhidrat ve diğer besin maddelerinden, %16’sı yağdan, %16’sı proteinden ve %62’si de sudan oluşur. Ortalama deme sebebimiz, kişinin yaşam tarzına, nasıl beslendiğine bağlı olarak değişkenlik göstermesi. Yani son yılların moda mottosuyla söylersek: You Are What You Eat (Ne yiyorsan O’sun)! Sadece karın doyurmak için yemek yemek ya da lezzetli atıştırmalıkları tercih etmek bize kısa vadeli tatmin sağlasa da, bilim bize bunun tam tersini söylüyor. Aldığımız besinlerin içeriğini kontrol etmemiz ve bizim için neyin faydalı ve neyin faydasız olduğuna dair bilgi sahibi olmamız, bu konudaki farkındalığımızın artmasını sağlayarak bizi adım adım sağlıklı bir bedene ve sağlıklı bir ruh dengesine kavuşturacak. Özellikle de sindirim sorunlarımızı ortadan kaldıracak besinlere yönelmek, “İkinci beyin” olarak adlandırılan bağırsağımızın ve dolayısıyla da bizim mutluluğumuz için oldukça önemli. Çünkü mikrobiyata denilen bağırsak bakterilerinin anksiyete ve depresyon gibi pek çok duygudurum bozukluklarıyla doğrudan ilişkisi olduğu artık kanıtlanmış bir gerçek. Peki bu farkındalığa nasıl erişeceğiz?
Terapötik gıdalar, kullanıma hazır ve tedavi edici gıdalara verilen bir isim. Bu gıdalar üzerine uzmanlaşmış klinikler, üniversite programları ve dünya çapında ün salmış diyet listeleri mevcut. Diyet denince aklınıza hemen zayıflama gelmesin, terapötik gıda diyeti tamamen vücudu arındırmak, ruhu rahatlatmak ve artık kronikleşen birtakım hastalıkları tedavi etmek için uygulanıyor.
Kendimizi mutsuz hissettiğimizde, yoğun geçen bir gün içerisinde biraz enerji toplamak istediğimizde, odaklanma ve konsantrasyon sorunu yaşadığımıza ya da daha zinde bir bedenin hayalini kurduğumuzda artık anti-depresanlara, kas gevşetici ilaçlara ya da multivitamin haplarına başvurmak yerine gıdalara yönelebileceğimizi artık öğrendiğimize göre, gelin bu mucizevi gıdalara biraz daha yakından bakalım.
Mutluluğun Formülü: Serotonin’e Hücum
Kendimizi mutsuz ya da depresif hissettiğimizde soluğu en yakın markette almamız ve çareyi koca bir çikolatada aramamız tesadüf değil. Bilimsel adından çok “mutluluk hormonu” olarak bilinen serotoninin vücuttaki görevleri saymakla bitmez; uykusuzluk, yeme bozuklukları, anksiyete gibi duygusal durumları yönetmek serotoninin işidir ancak film sahnelerinden de aşina olduğumuz mutsuzluk krizlerinde kilolarca dondurma tüketilmesi, kişiye sadece geçici bir rahatlama sağlar. Beslenme sistemimizde önemli ve sürdürülebilir değişiklikler yaparak, eriştiğimiz ruh halinin kalıcı olmasını sağlayabiliriz.
Muz: Potasyum bakımından oldukça zengin olan muz, vücudumuzun düzgün çalışmasını sağlamak için gerçekten de hayati bir besin sayılıyor. Tatlı olmasına rağmen kan şekerini düşürmediği için günlük olarak tüketilebilen muz, yüksek tansiyonu dengelemesi ve kalp-damar sağlığına olumlu etkileri sebebiyle de vücudumuza faydalı besinlerin başında geliyor. Tabi B vitamininin serotonin miktarını arttırdığını da unutmamak gerek.
Bitter Çikolata: Aşık olduğumuzda neden mutlu olduğumuzu hiç düşündünüz mü? Çünkü aşık olunca beyin fenilelamin (PEA) denilen kimyasalları salgılamaya başlar ve PEA da beyni daha fazla endorfin salgılaması için teşvik eder. Kaygılarımız azalır, sakinleşiriz, gevşeriz. Bitter çikolatalar da vücudumuzda işte bu etkiyi yaratıyor! Magnezyum ve demir bakımından iyi bir kaynak olan bitter çikolata sizi mutlu etmesinin yanı sıra, konsantrasyonunuzu hızlı bir şekilde sağlamanıza ve kendinizi daha enerjik hissetmenize de yardımcı olur. Ancak daha çok çikolata=daha çok mutluluk formülü burada geçerli değil, bu nedenle tüketeceğiniz miktara dikkat etmeli, aşırıya kaçmamalısınız.
Çilek, Yaban mersini, Mango: Hem lezzetli hem de oldukça faydalı bu besinleri öğün aralarında keyifle tüketebileceğiniz gibi, sabah kahvaltılarında bir kase yulaf gevreğiyle de çeşitlendirebilirsiniz. İçerdikleri yoğun C ve A vitaminleri sayesinde bağışıklık sisteminizi güçlendirip adeta bir koruma kalkanı oluştururken, stres ve depresyon belirtileriyle de başa çıkmanızı sağlıyorlar.
Gülümseten Vitaminler: B, B1, B12
Daha sosyal ve neşeli insanlar üzerinde yapılan araştırma, onların seçilmiş kişiler olmadığını, yalnızca vücutlarındaki “thiamin” seviyesinin yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Eğer özgüven eksikliği, sosyal ilişkilerde bozulma gibi problemler yaşadığımızı hissediyorsak B vitaminleriyle ilişkilerimizi güçlendirmemizde fayda var.
Bezelye: Serotonin açısından yüksek olmasının yanında içerdiği folat sayesinde sinir sistemimizin sağlıklı çalışmasında bezelye önemli bir besin değeri. Lif ve protein sizi uzun süre tok tutuyor, aynı zamanda vegan ve vejetaryen beslenenler için de içerdiği protein oranıyla kansızlıkla savaşıyor.
Ceviz: Bir B vitamini deposu olan ceviz, hem beyin hem de ruh dengesini sağlayarak yorgunluk ve gerginlik ile savaşınızda önemli bir silah. İçerdiği Omega 3’ler de depresyonu uzak tutarak beyninizin daha verimli çalışmasını sağlayacak. Fındık, çiğ badem, fıstık gibi kuruyemişler de serotonin açısından zengin olmalarına karşın, hiçbiri cevizin tek başına yarattığı etkiye ulaşamıyor.
Balık: Öyle bir besin düşünün ki hem kilo vermenize yardımcı olsun, hem kolesterolünüzü dengeleyerek kalbinizi korusun, hem depresyondan çıkmanızı sağlasın hem de belleğinize dost olsun. Balık, içerdiği yüksek Omega 3’ler sayesinde bu saydıklarımızın hepsini tek başına üstlenen, gerçekten de mucizevi bir besin kaynağı. En yüksek değerinin de somonda olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Süt ve Süt Ürünleri: İkinci beynimiz olan bağırsaklarımızla dost probiyotikler, hem bağışıklık sistemimizin hem de ruh halimizin iyileşmesi için önemli yardımcılar olarak biliniyorlar. En popüler probiyotik kaynağı olan yoğurdu tüketirken, içerisine keten tohumu, bal ya da taze meyveler atarak hem alacağınız keyfi hem de yararlı etkileri ikiye katlayabilirsiniz.