Ülkemiz birbirinden çeşitli yemekleri, zengin yöresel yiyecekleri ile ön plana çıkan bir mutfak kültürüne sahiptir. Geleneksel yemeklerinin farklı isimleri olduğu kadar bu yemeklerin farklı hikayeleri de Türk mutfağının dikkat çekmesini sağlamaktadır.
Türkiye’nin hemen her yöresindeki ya da ilindeki yemeklerin farklı isimleri de bulunmaktadır. Analı kızlı, perde pilavı, höşmerim, Ali nazik gibi çeşitli yemekler ve bu yemeklerin ortaya çıkma hikayeleri yemek kültürümüzün nereden geldiğini ve nasıl korunduğunu göstermektedir.
Kültürümüze has yemeklerinin ilginç hikayeleri bu yazımızda merceğimiz altında. Lezzeti kadar hikayeleri ile de ön plana çıkan bu yemekler aynı zamanda geçmiş kültürümüzü de yansıtmaktadır.
Gelin birlikte Türk mutfağının birbirinden lezzetli yemeklerini ve bu yemeklerin hikayelerini birlikte inceleyelim. İyi okumalar dileriz…
Perde Pilavı
Perde pilavı bir düğün yemeği olarak bilinen Siirt’in en meşhur yemeklerinden biridir. Bu yemeği oluşturan malzemelerin hepsi ayrı ayrı bir anlam içermektedir. Evlilikle ilgili anlamlar içeren bu yemekte kayınvalide yeni geline el yapımı yufka ile kaplanmış pilavı verirken ‘’Kızım bu ev artık senin de evin, sorunlarını sırlarını kendi sırrın, kendi sorununmuş gibi saklamalısın. Kendi annen baban dahi olsa belli etmemelisin.’’ demek istemektedir. Bu sayede kayınvalide pilavın yufkasını gelinin manevi bağlılığıyla bağdaşlaştırmaktadır. Pilavdaki pirinç taneleri bolluk, bereketi temsil ederken iç malzemede kullanılan bademler erkek torun, fıstıklar ise kız torun hasretini temsil eder. Yemeğe katılan baharatlar hayatın acı ve tatlı günlerinin, kuş üzümleri ise sağlığın göstergesidir.
İmam Bayıldı
Savaş zamanlarında halk kıtlık çekmektedir. Dönemin imamının kileri ise oldukça zengin olmasına rağmen imam bu malzemelerin kullanılmasına izin vermemektedir. Bu duruma imamın eşi isyan etmiş ve tek başına yemek yemek istemediğini söylemiştir. Aralarında geçen bir tartışmadan sonra imamın eşi komşuları eve toplamış ve evdeki malzemelerle yemek hazırlamış, kalan malzemeleri komşulara pay etmiştir. İmam ise eve geldikten sonra yemeği afiyetle yemiştir. Ancak yemek sonrası kilerin boş olduğunu gören imam gördüğü manzara karşısında baygınlık geçirmiştir. Dolayısıyla yemeğin adı da imam bayıldı olmuştur.
Ali Nazik
Ali Nazik yemeği saraylara dayanan bir geçmişe sahiptir. Padişah Yavuz Sultan Selim favorisi olan bu yemeği yerken ‘’Hangi eli nazik yaptı bunu?’’ diyerek övmüştür. Bu sorunun üzerine yemeğin adı Ali Nazik olmuştur.
Aşure
Her yılın belli dönemlerinde pişirilen aşure kültürümüzün gelenekselleşmiş bir tatlısıdır. Bu özelliği ise hicri takvime göre Muharrem ayına denk gelmesi gerektiğinden kaynaklanmaktadır. İslami inanca göre bu tarihte büyük tufan olayından sonra Nuh karaya ayak bastığı zaman elindeki malzemelerle yapmıştır. O tarihten bu yana günümüzde hicri takvimin Muharrem ayının onuncu gününde bu tatlı yapılmakta ve komşulara dağıtılmaktadır. Aşurenin adı ise Arapça olan ‘’aşura’’ kelimesinden gelmektedir.
Güllaç
Osmanlı döneminde nişastanın böceklenmesini önlemek amacıyla yufka yapılmış ve uzun süreli saklanılması sağlanmıştır. Bu yufkalar ise gereken durumlarda çeşitli yiyecekler yapılıp değerlendirilmeye başlamıştır. Böylelikle nişasta da bozulmamış ve kolayca yemek yapılabilir hale gelmiştir.
Evlerde nişastaya ihtiyaç duyulduğunda yufkadan parçalar koparılarak ufalanıp kullanılmaya başlanmıştır. İşte bu yufkaların gözbebeği haline gelmesi de bir yufka ustası aracılığıyla gerçekleşmiştir. Kastamonulu yufka ustası Ali Usta ziyarete gelen saray erkanına elinde kalan yufkaları şekerli sütle ısıtıp ikram etmiş ve bu sayede güllaç ortaya çıkmıştır. Bu lezzeti tadan saray erkanı güllacı övmeye başlamış ve Ali Usta saraya çağırılmıştır. Sarayda tatlıcıbaşı olan Ali Usta ile o günden sonra Osmanlı mutfağında güllaç sofralardan eksik olmamıştır.