Modern biscotti aslında İtalya’nın Toskana bölgesi ile birebir ilişki içerisinde olduğu için bazen Tuscan Biscotti olarak da adlandırılmakla beraber, İtalya’nın Roma İmparatorluğu’ndan kalan izlerini taşımaktadır. “Biscotti” kelimesi aslında “bis” (Latincede iki kez anlamına gelir) ve “coctum” (daha sonraları “cotto” halini almış, İngilizce’ye de “cooked” olarak geçmiştir) sözcüklerinden türemiştir. Yani kısacası “iki kez fırınlanmış” anlamına gelen bir söz öbeğidir aslında.
Roma biscotti’si önceleri uzun seyahate çıkan insanların karınlarını tok tutabilmek için kullandığı bir besinmiş. Mayasız ve parmak şeklindeki bu kurutulmuş bisküvi türevleri ilk önce pişirmek amaçlı fırınlanırmış. Ardından kurutmak için ve uzun yolda bozulmayacak hale gelebilmesi için tekrar fırınlanırmış. Pliny bile bu besin kaynağının yüzyıllar boyu yeniden düzenlenip tekrar kullanılabileceğiyle övünürmüş. 455 yılında Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle imparatorluğa ait şehirler Vizigotlar ve Vandallar tarafından yağmalanmış. Halkın mutfakta lükse kaçabilme gibi bir imkanı olmadığı için ellerinde olanlarla hayatta kalmaya çalışmışlar. Bu dönemde en çok kullandıkları besin yine biscotti’ymiş. Rönesans dönemiyle zenginleşmeye başlayan İtalyan mutfağı biscotti’nin farklı türevlerle tekrar doğmasına öncülük etmiş. Biscotti Toskana bölgesinde küllerinden doğmuş, hatta Toskano bölgesindeki fırıncılar biscotti’yi tatlı şarap ile servis etmeye başlamış. Öyle ki; insanlar biscotti’nin şarabın tüm ıslaklığını çeken ve damakta mükemmel bir tat bıraktığını keşfetmiş.
Bugün donut ve kahve her birimiz için ne kadar mükemmel ikiliyi oluşturuyorsa, bu dönemin favori ikilisi de biscotti ve tatlı şarap olmuş. Yüzyıllar sonra, bugün bile birçok insan biscotti’nin Vin Santo şaraplarıyla tüketmenin, ana yemek sonrası veya bir kafede herhangi bir saatte tüketilebilecek en iyi atıştırmalık olduğu konusunda hemfikirdir.
Toskana biscotti’si İtalya’nın Prato şehrinde yetiştirilen bademlerle yapılmaktadır. Bu bölgede biscotti’ler hala “cantucci” olarak bilinmektedir. Bu bisküvi Toskana’da o kadar yaygın ki buradaki tüm pastane ve fırınların tezgâhında biscotti’yi “Cantucci Di Prato” olarak görebilirsiniz.
Roma İmparatorluğu döneminde bu besinin uzun süre bozulmadan kalabilmesi; askerler, yelkenciler, balıkçılar için bulunmaz bir nimet olmuştur. Bugün ise daha çok İtalya’daki fırınlardan yaptığınız alışverişlerde, fırıncının size hediye olarak verdiği bir besin biscotti.
Ayrıca New York’taki Eli’s, biscotti’ye biraz tereyağı ekleyerek daha yumuşak bir biscotti üretmektedir.
Toskana’nın bademli tarifinden sonra artık biscotti dünyanın farklı yerlerinde Anisette, Amaretto ve/veya limon likörüyle tüketilmekte, farklı baharat ve dolgularla yeniden yaratılmakta veya kuru üzüm ve diğer kuru meyvelerle birlikte ya da çikolata ve fındıkla beraber tüketilebilmektedir. Bugün biscotti’nin tarifi fırıncının ürün paletine ve müşterinin taleplerine göre geniş bir skalada çeşitlilik gösterebilmektedir. İnternet üzerinden satılan biscottilere bakacak olursanız; kayısı, fındık, kuru üzüm, badem, tereyağı, cappuccino, susam, vişne, çikolata, tiramisu, tarçın, kahve, kızılcık, portakal, hindistan cevizi, limon, fıstık, rom, amaretto aromalı biscotti’lerle karşılaşmanız mümkün.
Biscotti’ler genelde diğer kurabiyeler gibi donuk olarak, çikolata kaplı veya diğer şekillerde süslenmiş bir biçimde karşımıza çıkıyor günümüzde. 7, 14 veya 18 cm olmak üzere tipik olarak 3 boyutta satıldığını görebilirsiniz. İtalyanların cantucci biscotti diye isimlendirdiği bu bisküvi, İngilizlerin literatüründe sadece bisküvi olarak adlandırılmaktayken, daha çok peksimet şeklinde de karşımıza çıkabiliyor. Fransa’da “biscotte & croquets de carcassonne”, Almanya’da “zwieback”, Yunanistan’da “biskota” ya da “peksimet”, Rusya’da ise “sukhariki” olarak bilinen biscotti bizce yine de Romalıların tükettiği gibi tüketilmeli. Her nerede olursanız olun ve bu bisküvinin adı ne olursa olsun, kesinlikle bir fincan kahveyle ya da Vin Santo’yla dünyanın her yerinde aynı lezzeti ve keyfi alacaksınız. Buna şüphemiz yok.