Kazakistan Orta Asya’da yer alan bir ülkedir. Göçebe bir halk olan kazaklar uzun süreler boyunca göçer bir toplum olarak hayatlarına devam etmişlerdir. Yerleşik düzene geçtikleri süre boyunca bir dönem Osmanlı sonra ise SSCB hâkimiyeti etkisi altında varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Kazaklar dini ve manevi değerlerine çok bağlı bir millettir. Hâkimiyeti altına girdikleri milletten hem kültürel hem de mutfak olarak etkilenmemişlerdir.
Kazak Türklerinin beslenme ve mutfak kültürü eski alışkanlıkları olan göçebelik döneminde ki yaşam biçimine, gelenek görenekleriyle birlikte dini inançlarına göre şekillenmiştir. Göçebelik kültüründe sürekli bir yolculuk hali yolda olma hali olduğundan mütevellit kolay hazırlanan, çabuk pişen, kuru veya yarı kuru maddeler, yoğunlaşmış yiyecekler bu Türkî cumhuriyetin mutfağında önemli yer tutar.
Kazak mutfağında göçebe kültürünün etkileriyle hemen hiç tahıl yoktu sadece nan ismini verdikleri yassı ve yağlı bir ekmek çeşidi vardı. Zamanla yerleşik yaşama geçilmesiyle birlikte mutfakta yağ tüketimi azaldı tahıl, meyve ve sebzeler bu ülke mutfağında ki yerini almaya başladı.
Zaten Kazak Türklerinin ulusal sofrasında en eski yemekler et, süt ve sütün türevlerinden oluşan hayvansal besinlerdi. Halk yarı yerleşik ya da yerleşik hayata geçince buna tahıl ürünleri, yemiş ve sebzeler eklenmiştir. Bunların içerisinde en çok arpa, buğday, darı ve pirinç görülmeye başlandı. Ayrıca çilek, elma, armut, kuru üzüm, nar, sarımsak, karabiber de sofralarda çokça tüketilmektedir.
Hem göçün etkisiyle hem de iklim hasebiyle ülkede yemeklerin hemen hepsinin dışı yağlı ve pişmesinde bol yağ kullanılırdı. Soğuk ülkede sürekli hareket halinde olmak için vücudun sıcak tutulmasından dolayı böyle bir gereksinim doğmuştur. Sadece et yemeklerin de haşlama kızartmaya nazaran daha yoğun olarak tercih edilmektedir.
Ülkenin geçmişinde Aral Gölünden balık konusunda oldukça nasiplenmiş bir ülkeydi fakat Sovyetlerin yanlış politikaları sonucu bu gölden ve kazak mutfağından balık çıkmaz hale geldi. Oysa kolayca yakalayıp tuttukları eti lezzetli balıklar bu göçer ülke mutfağında sıklıkla tercih edilirdi.
Etin özellikle kırmızı etin çok sık tüketildiği bu ülke et severler için adeta cennet niteliğindedir. Ülkede at, keçi ve deve etleri sıklıkla tüketilir. Ancak bunların içerisinde en değerlisi attır. At eti göçebe beslenmesinde önemli bir yere sahiptir.
Et o kadar çok tüketilir ki bol etli ziyafet sofralarından önce koyun ve at etinden yapılmış iştah açıcı yiyecekler ikram edilir. İştah açıcı lezzetlerle beraber konuklara kımız, şubat ya da ayran; sonra sütlü, kremalı çay, borsak, kum üzüm, irimşik ve kurt ikram edilir. Şubat ise, deve sütünden yapılır. Koyun sütünden yapılan ayran mutfakları süslemektedir.
Oldukça geniş yeşil alanları olan Kazaklar da hayvancılık çok gelişmiştir. Özellikle ata çok önem verirler bu at bilinen anlamda beygir değildir. Kazaklar sadece JILKI adını verdikleri yaban atlarının etini yerler diğer atların et ve türlerinden faydalanamazlar. Kazaklar kısrak, deve, koyun-keçi ve sığır sütünü hem tek başına hem de türevleriyle birlikte geniş ölçüde tüketmektedirler; süt, yoğurt, süzme yoğurt, ayran, ayran köje, koyırtpak, ayran-yalap şalap, boza, irkit, bırsıma, kaymak, kaspak, ağız (uvız), süt, göğ süt, kadırğan süt, turniyyaz, ecegey, aşıtkı, akirim, irimşik, akirimşik, mandir (mayek), peynir, taze peynir, köpük, sıcak peynir, sıkma peynir, marıta, ezilmiş peynir, ak malta, öğütülmüş peynir, peynir yağ, peynirsorpa, aklak, ak tuşpara, uvız irimşik, köpirşik, süt katılan irimşik, irimşik döğme ve cent (kospa)tir.
Etin olmadığı çorbalarda ise et suyu, her çorbada, her yemekte bulunmaktadır. Sofranın en sevilenlerinden sorpa, koyun eti, kuyruk yağı, yoğurt, pirinç, soğan, dereotu ve ayva yaprağı ile yapılıyor.